Başlangıçtan, 1848 Devrimi’ne kadar
Başlangıç - Keltler, Romalılar ve göçmen halklar
Kalmak üzere ilk gelenler, MÖ 400 yıllarında yerleşmeye başlayan ve önemli mirasları günümüze dek kaybolmamış, yüksek bir kültüre sahip bir kavim olan Keltlerdi. Keltler günümüz Avusturya'sının belirli bölgelerinde yerleşim merkezleri kurmuş ve zengin bir kültürün oluşmasını sağlamışlardır. 500 yıl kadar sonra Romalılar gelmiş ve bir kaç askeri kamp kurmuşlardır. Bunlardan biri günümüz Viyana'sının sınırları içinde yer almaktadır: Vindobona. Bu aşamada Kelt kültürü ile Romalı askerlerin, tüccarların ve sanatkarların kültürleri birbirleri ile karışmaya başlamıştır.
Romalıların çekilmesinden sonra tarihe "Kavimler Göçü" olarak geçen çağ başlamıştır. Yaklaşık yarım yüzyıl boyunca çok sayıda kavim Avrupa boyunca göç etmiş ve bu arada Viyana bölgesinden de geçmişlerdir: Markomanlar, Gotlar, Langobardlar, Slavlar ve daha bir çoğu. 881 yılında bu yerleşim merkezi ilk kez "Venia" olarak isimlendirilmiştir.
Viyana'nın ilk zamanları - yerleşim yerinden kente dönüşüm
Viyana açısından bir sonraki dönüm noktası tüm Avusturya'nın tarihinden kaynaklanır: 976 yılında Niederösterreich eyaletinin batı bölümü doğudan gelen kavimlere karşı bir sınır bölgesi haline gelir. 996 yılı ise Avusturya'nın doğum tarihi gibidir; "Ostarrichi" isminin kullanımı ilk kez o zaman belgelenmiştir. Günümüz Viyana'sını içeren bölgenin o zamanki hakimleri Babenberger dükleriydi. 1150 yılında Viyana'yı rezidansları olarak seçen de onlar olmuştur. Böylece Viyana tüm haklara sahip bir kent haline gelmiştir. 12. yüzyılın sonundan itibaren kentin ilk kez büyük ölçüde genişlemesi gerçekleşmiş olup, kentin sınırları yaklaşık olarak günümüzün Ringstraße caddesine kadar ulaşmıştır.
Yeni hükümranlar: Habsburglar - Yeni rakip: Osmanlı İmparatorluğu
1273 yılında Habsburg soyağacının en başındaki Rudolf I. von Habsburg Roma-Cermen kralı olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Avusturya'nın akibeti ile bu derece bağıntlılı hanedan 600 yıldan uzun bir süre boyunca ülkeyi yönetmiş ve bu şekilde Viyana kentinin gelişimini de belirlemiştir. Viyana Kutsal Roma İmparatorluğu'nun hükümranlık kenti olur. 1500 yılına kadar kentin görünümü büyük ölçüde yenileşir, ekonomi ve ticaret alanında bir altın çağ yaşanır. Kültür alanında ise 1365 yılında kurulan Viyana Üniversitesi sayesinde bilimde gelecek yüz yıllardaki ilerlemenin temeli atılmış olur.
Ortaçağın diğer birçok şehri gibi Viyana da veba, çekirge afetleri ve büyük yangınlar, benzer çok sayıda problemle mücadele etmek zorundaydı. 1326 yılında çıkan büyük bir yangın şehrin hemen hemen üçte ikisini harap etmişti. Korkunç hijyenik koşulları düzeltmek amacıyla 1389 yılında ilk olarak bir kanalizasyon inşa edilmiştir. Kolera, dizanteri ya da veba gibi salgın hastalıklarla mücadele için önemli bir önlem alınmıştır.
Viyana ayrıca başkent ve hükümranlık şehri olarak, büyümekte olan rakip Osmanlı İmparatorluğu'nun savaştığı bir hedef haline de gelmiştir. Bunun sonucunda rakipler arasında iki yüzyıl boyunca çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olan birçok çatışma olmuştur. Macaristan'ın fethinden sonra Osmanlı ordusu 1529 yılında ilk kez Viyana kapılarına ulaşmıştır. Viyana'nın savunma olanakları kısıtlı olmasına rağmen başarılı bir şekilde kendini koruyabilmiş ve sınır kenti olarak kendisinden beklenenleri yerine getirmişti. 1529 yılının deneyimlerinden hareket ederek kentin surları takviye edilmiş ve Viyana'nın etrafını saran kuvvetli bir savunma duvarı inşa edilmiştir. Bu tedbirin ne kadar önemli olduğu, 1683 yılındaki, üç ay süren ikinci Viyana kuşatması esnasında görülmüştür. O tarihte 200 bin kişilik bir ordu, Sadrazam Kara Mustafa Paşa'nın önderliğinde Viyana kapılarına dayanmıştır. Kent, bu kez de başarılı şekilde kendini savunmayı başarmıştır. 1718 yılında yapılan Pasarofça Antlaşması sayesinde Osmanlı İmparatorluğu ile nihai bir barış sağlanmıştır. Barış antlaşmasını takiben uzun süreli çok verimli ekonomik ilişkiler kurulmuş ve Avrupa'nın Doğu ile ticaretinin büyük bir kısmı Viyana üzerinden yapılmaya başlanmıştır. İlk Türk büyükelçisinin Viyana'ya gelmesi de bu zamana rastlar. Kenti gerçek bir Türk hayranlığı sarmıştır. Alaturka modasından (Viyanalı bayanlar başlarına türban takmadan evden çıkmazlarmış), Mozart'ın Doğu ezgilerinden esinlendiği operalarına kadar. Kısa zaman içinde kurulan Orient Akademisi‘nde (bugünkü Diplomat Akademisi) Türk dili ve kültürü, geleceğin diplomatları için zorunlu ders olmuştur.
Barok stilinde görkemli bir imparatorluk kentinin oluşması
Viyana şehrinin 18. yüzyıldaki görünümü Barok stilindeydi. 1700 yılı civarında şehrin nüfusu ise 80 bin civarındaydı. O zamanlar ilk imar durumu düzenlemeleri de yürürlüğe girmiş ve bu sayede yeni binaların kentin genel görünümüne uygun olmaları sağlanmıştır. Barok stilindeki kentin mimari açıdan doruk noktalarını oluşturan yapılar özellikle İmparator VI. Karl ve Avusturya tarihinin en büyük hükümdarlarından biri olan kızı Arşidüşes Maria Theresia'nın (Macaristan ve Bohemya Kraliçesi) hükümranlıkları sırasında inşa edilmiştir. Bu kraliçe bir çok reform da gerçekleştirmiş olmakla beraber, kendisini tanrının izniyle başa gelmiş mutlak bir hükümran olarak görmekten hiç bir zaman vazgeçmemiştir. Ancak oğlu II. Josef bu düşünceden vazgeçmiş ve halkın bilgilendirilmesi şeklindeki yeni trendi uygulamaya koymaya çalışmıştır.
Barok çağının tüm hükümranları ülkeyi, Habsburg İmparatorluğu'nun en büyük şehri olan Viyana'dan yönetmişlerdir. Viyana o zamanın standartlarına göre çok hızlı gelişmektedir; 18. yüzyılın ortasında dış surların (bugünkü Gürtel) içinde kalan banliyöler de dahil olmak üzere şehirde yaklaşık 200 bin kişi yaşamaktaydı. Viyana o zamanın Avrupa şehirleri arasında dördüncü sırada yer almaktaydı. Kent ayrıca Avrupa'nın kültür merkezi durumundaydı. 1762 yılında altı yaşında olan Wolfgang Amadeus Mozart, Maria Theresia'nın huzurunda konser vermiştir.
Birinci "Avusturya İmparatoru" ve Viyana Kongresi
18. yüzyılın son on yılına, Fransa'da 1789 yılında gerçekleşen Fransız İhtilali sonucunda ortaya çıkan olaylar damgasını vurmuştur. Fransız İhtilali’nin Viyana üzerinde doğrudan her hangi bir etkisi olmamıştır. Reformcu İmparator II. Josef'ten sonra tekrar mutlakiyet sistemine geri dönülmüştür. Fakat Fransa’da ihtilalin karmaşasından yükselen bir kişi, kendisini imparator ilan etmiş ve Avrupa'nın büyük bölümünün akibetini belirlemeye başlamıştır: Napolyon. Napolyon seferleri sırasında iki kez Viyana'yı da işgal etmiş -1805 ve 1809 yıllarında- ve her iki defasında da Schönbrunn sarayında kalmıştır.
1804 yılında İmparator II. Franz, Napolyon'un kendisini imparator olarak görmesini protesto etmek üzere Avusturya İmparatorluğu'nu ilan etmiş ve 1806 yılında Alman Milletinin Kutsal Roma İmparatorluğu tacını başından çıkarmıştır. Bu şekilde Avusturya'nın Alman İmparatorluğu ile yüzyıllar boyunca devam eden bağlantısı sona ermiştir.
Napolyon'un nihai yenilgisinden sonra "yeni" imparatorluk kenti Viyana çok önemli ve ayrıca muhteşem bir etkinliğe sahne olmuştur: 1814/15 yıllarındaki Viyana Kongresi. Bu toplantıda Napolyon'u yenen güçler Avrupa'yı yeniden düzenlemek için bir araya gelmiş olup, toplantıya Avusturya Başbakanı Metternich başkanlık etmiştir. Metternich takip eden yıllarda Avusturya'daki reaksiyoner siyasetin sembolü haline gelecektir.
Biedermeier dönemi ve "Mart Öncesi" - devrim yılı 1848
İmparatorluk kenti Viyana'nın Biedermeier dönemi, günümüzde bile hala "eski güzel zamanlar" olarak anılır. Ancak gerçekte bu dönem hiç de güzel bir zaman değildi. Yükselen burjuvazi, politik hakları kısıtlı olmasına rağmen kültürel yaşamda büyük ölçüde söz sahibiydi. Geniş kapsamlı bir sansür sonucunda halkın fikir özgürlüğü çok sınırlıydı.
O devrin hayatın tadını çıkarma arzusu ve evine bağlı olma gibi özelliklerine ve diğer bir çok klişeye rağmen devrimin gelmekte olduğunu gösteren ilk işaretler belirgin şekilde ortadaydı. Bu nedenle, dönemin ikinci adı da Mart 1848 tarihinde olacak devrime atfen "Vormärz / Mart öncesi" şeklindedir. Viyana şehri o dönemde muazzam şekilde büyüme gösterdi. 1800 yıllarında 250 bin olan nüfus birkaç onyıl içinde ikiye katlanarak yarım milyona ulaştı. Bu hızlı artışın bedeli ise yüksek oldu. Sanayinin gelişmesi sonucunda kentin alt tabakaları büyük ölçüde sefalete düştü. Sonuçta bu durum 1848 devriminin önemli nedenlerinden biriydi. Gerçi reform girişimlerinin açık şiddet uygulayarak bastırılması mümkün olmuş, buna rağmen bir ölçüde taviz verilmesi de gerekmiştir. Devrimin bir sonucu olarak Viyana'ya belediye hizmetleri alanında kendi kendini yönetme hakkı, yani özerklik verilmiş olup, bu büyük şehir olma yönünde atılmış önemli bir adımdır.
Viyana'da resmi dil Almanca’dır. Bu internet sitesinde sunulan öneriler, anadiliniz esas alınarak oluşturulan bilgileri içermektedir. Sayfalarımızın amacı bilgilendirme esasına göre düzenlenmiştir. Bu sayfalar düzenli olmasa da, bütünlüğü ve doğruluğu kesin olmakla birlikte kısa vadede güncellenmektedir. Güncel bilgileri Almanca sayfalardan takip edebilirsiniz. Viyana Belediyesi olarak bunların dışında oluşacak her türlü sorunuza Almanca yanıt vermeye çalışacağız. Bu sayfanın sorumlusu:Viyana Belediyesi | Medya ve İletişim (Belediye’nin 53. Dairesi)
İrtibat Formu